Ahmet Can Kuşoğlu
25.04.2025
27.05.2024
21.03.2024
Eksük degül
Ahmedâ namerd içre endâm ile yürü sen
Menzil-i erlikte sînende hançer eksük degül
Kâm alma sözünden devr-i cühelânun
Söz arifindür ki ana ilhâm eksük degül
Yûnus gibi giri durma bâtın mülkünden
Mâlik zahir oldukça sana fakr eksük degül
Gitme kamu yolundan alma hiç sözünden
Kamu gönle girende mâsivâ eksük degül
Ağu gibi aka necis dilden zikri rahmanun
Esmâsı dilde olanda rahmet eksük degül
Bir maksûdum var zâyî itme yâ Râb
Ger ten hiçe batanda cana ebed eksük degül
Cevr ider yâr sîneden cânum söker gibi
Rakîb mesûd olanda bana cefa eksük degül
Bir degül bin ömür fedâ itsek ne çıkar
Mübtelâsı oldukça bize lâl eksük degül
23.12.2023
Felek sana çatılmaz mı?
dert gönüle girende
eleme mübtela olanda
felek sana çatılmaz mı
8.04.2023
Şiir
Medet aşıklar feryâdım cihana sığmaz
Bu ölen Ahmettir cânı semâya sığmaz
Geçmişim gayrı ben felek gülzârundan
Bahtımın gonca nûru ol gülzâra sığmaz
4.01.2023
Deizm'in Çıkmazları
Deizm; din, vahiy ve peygamber inancı olmadan bireyin kendi aklıyla Tanrı’ya olan inancını esas alan bir görüştür. Bu görüşe göre insanın Tanrı’ya ulaşabilmesi ve O’nu bilebilmesi için arada yardımcı unsurlara gerek yoktur. Peygamberlerin getirdikleri düsturlar Deizme göre saf Tanrı inancını bulandırır. Deizm terimi Latince Tanrı anlamındaki Deus kelimesinden türetilmiştir. Deizm kavramı ilk olarak 17. yüzyılda Avrupa’da kullanılmaya başlamıştır. Deizm Avrupa’da Hristiyanlığın hakim olduğu bir çevrede kiliseye tepki olarak doğmuştur. Kilisenin insanlara dayattığı karmakarışık ve baskıcı dini inancın karşısında yer almıştır.
16.10.2022
Günümüz Gençliğinde Dine Karşı Mesafeli Duruşun Öz Eleştirisi
Bu yazımda ülkemizde son yıllarda çok fazla artan yeni neslin dinden kopuş sorununu inceleyecek ve bu sorunun öz eleştirisini yapmaya çalışacağım.
19.07.2022
Na't-ı Şerif
Esselamü aleyke ya İmame’r Rusli
Şerefinle ziya buldu cümle cemalât
Sen yokken hicranın yakardı sineleri
Gayrı misk ü amber ile doldu semavât
Hayrül beşerdir namın cihanda
Sensin ol çöllerde bahril vefa
Verirsin her an gönüllere safâ
Ahmed-i Mahmud , Muhammed Mustafa
7.06.2022
DİNDARLIK VE AHLAK İLİŞKİSİ
DİNDARLIK VE AHLAK İLİŞKİSİ: ŞEKİLCİ DİNDARLIKTAN AHLAK MERKEZLİ DİNDARLIĞA
Dinlerin temel gönderilme amaçları insanların anlam
dünyasını kurmak ve insanın tabiatına yakışır eylem ve davranışlarda
bulunmasını sağlamaktır. İnsanın anlam dünyasını kurma çerçevesinde tevhit,
nübüvvet, ahiret, ibadet ve ahlak esaslarını vazeder. Tevhit yasasının amacı
bireyin hayatını biricik ve ortağı olmayan Allah inancı temeline oturtmasıdır.
Nübüvvet yasasının amacı Allah'ın yeryüzüne gönderdiği resulünün kulların
hayatının her alanında örnek olmasıdır. Ahiret esası insana dünya hayatında
yaptıklarının elbet karşısına çıkacağını hatırlatır. İbadet esası, bireylerdeki
kulluk bilincini fiili olarak her daim zinde tutar. Ahlak yasası ise bütün
bunlara şamildir. Hepsinin bir nevi toplamı şeklinde Müslüman bireylerin
hayatlarının her alanında gerek teorik, gerekse pratik şekilde tezahür eder.
Peygamberimizde tüm bu esasları uygulayıp sahabeye örnek olmuştur. Bu çerçevede
dinin amacı ahlaklı birey ve toplum oluşturmaktır. İslam ahlakında hakiki tutum
ahlaki ilkelerin sadece zihinde yer alması değil, bilfiil yaşanması, eylem ve
davranışlarla örnek olunması esastır.
20.05.2022
Din, Takva Ve Samimiyet
Bu yazımda günümüzde sık sık duyduğumuz takva kelimesinin ne anlama geldiğine değinip, bunu dini hassasiyet boyutunda ele alacak, büyüklerin sözleriyle ve hadislerle destekleyip aynı zamanda örnek teşkil etmesi açısından menkıbelerle açıklayacağım.
21.04.2022
Şükür Üzerine Kısa Bir Değerlendirme
Bu yazımda, toplumumuzda var olan ve benim kendimi bildim bileli
rahatsız olduğum bir konuyu işleyip öznel yorumlarımı aktaracağım. Sözünü
ettiğim konu , şükretme konusudur. Küçüklüğümden beri insanların kendilerine
verilen nimetlere değil de , başkalarının düşkünlüklerine bakarak
şükrettiklerini görüyorum. Sokakta, otobüste, bilhassa hastanelerde, bir
fiziksel rahatsızlık yaşayan, yahut engelli olan kişilere bakılıp
“bu durumda olmadığım için şükürler olsun” ibaresini duyuyorum. Böyle bir
şükür anlayışının toplumda kabul gördüğünü görüyor ve üzülüyorum. Bu anlayışı
son derece yanlış buluyorum. Bu yanlışlığı eşe dosta söylediğimde
ise “şükretmenin neresi yanlış”, şeklinde bir tepkiyle karşılaşıyorum. Buradaki
yanlışlık şükürde değil, şükrün ahlaki etiğindedir. Şükür, başkalarına bakarak
değil, insanın kendisine bakarak yapması gereken bir olgudur. Başkalarının içerisinde bulunduğu
kötü durum, bizim için şükür sebebi olmamalıdır. Kötü durumda olan insanlara
bakılarak yapılan şey şükür değil, o halde olmamaya sevinme halidir. Engelli ya
da hasta olmamaya sevinmek şükür değildir. Şükür bireysel bir olgudur. İnsanın
kendi haline , yediği rızıklara , maddi durumuna ve en önemlisi , Allah’ın yok
iken yaratıp, muhatap kılıp , kendisini bulduracak idraki vermesine karşı
teşekkür etmenin adıdır şükür. Ve bu tanımın altında daha nice şükür vesileleri
sıralanabilir. Öyleyse başkalarının hastalığını , engelini, fakirliğini vesile
kılıp şükreden Müslüman, yukarıda saydığımız temel ve genel vesilelere her
halde fazlasıyla şükretmiş ve artık sıkılarak kendine yeni şükür vesileleri
arıyor demektir.
Kişinin kendinde var olanlara, Allah tarafından verilmiş
nimetlere şükretmesi ,şükür ibadeti için kafidir. Bu şekilde, engelli insanlara
bakarak şükretme anlayışı bana göre ahlak açısından yanlıştır ve
etik de değildir. Burada etik tartışmasına girmek istemiyorum. Genel geçer bir
etik anlayışı olmadığı gibi , her insanın kendi vicdanı ve hassasiyetleri
ölçüsünde bir etikten söz etmek de yanlış değildir. Her konuda bireysel
hassasiyetlerimize göre hareket ederken , şükür vesilesi yaptığımız düşkün (!)
insanların da hassasiyetlerini göz ardı etmemeliyiz. Her konuda empatinin
önemini vurgularken, şükür vesilesi yaptıklarımızla da empati kurup, kendimizin
de bir gün o duruma düşebileceğimizi (!), ve her insanın potansiyel bir engelli
olduğunu unutmamalıyız.
19.03.2022
Mutlak Zaman Ve Alemin Ezeliliği Üzerine
Bu yayımımda sayın Hakan Coşar hocamızla südur teorisi, zaman ve Tanrı ilişkisi üzerine aramızda gerçekleştirdiğimiz mütalaalar sonucunda ulaştığım neticeleri paylaşacağım. Bu yayın , hocamıza gönderdiğim toplamda iki kısa yazının birleşimidir. Kendisine alakalarından ve teşviklerinden dolayı müteşekkirim.
28.02.2022
İlim, Amel Ve Cedel Üçgeni
Mantık Felsefe ve Kelam ilimlerini düşünürken bunların aslında İslam dinine yeni mensuplar kazandırmaya yaramaktan ziyade halihazırda iman etmiş olanlara hitap edebilecekleri kanaatine erdim. Şöyle ki; Mantık, felsefe ve kelam ilimlerinin muhtevası , ilim-amel olgusunun yalnızca ilim kısmına , ayrıca iman esaslarını mantıkî düzlemde ispatlamaya çalıştıklarından ötürü de itikat kısmına hitap etmektedir. Oysa kelam ilminin kendi gerekliliği hususunda dayandığı en önemli işlevlerinden birinin İslam dinine yeni Müslümanlar kazandırmak olduğunu biliyoruz. Kelam alimlerinin gayesinin cedel yöntemiyle muhataplarını mantık düzleminde mağlup ederek susturup, imana getirmek ve aynı yöntemlerle de Müslümanların kafasındaki problemlere cevap verebilmek olduğunu biliyoruz.
1.01.2022
Sudûr Teorisi Üzerine
Sözlükte “doğmak, meydana çıkmak, sâdır olmak, zuhur etmek” anlamında masdar olan sudûr kelimesi felsefe terimi olarak kâinatın meydana gelişini yorumlamak üzere tasarlanan, yoktan ve hiçten yaratma (halk) inancından farklı olduğu ileri sürülen teoriyi ifade eder.
20.12.2021
Bir Bilgi Edinme Yöntemi Olan Sezgi Üzerine Kısa Bir Görüş
Bilginin Serüveni kitabının 22. Sayfasında geçen soyut kavramların algıyla tanımlanması meselesi dikkatimi çekti. Kitapta geçen “Eğer bir sınıfın bireylerindeki ortak özellikleri belirterek genelleyerek onların kavramını çıkarmış olsaydık o halde özgürlük ve adalet gibi soyut kavramların oluşumunu nasıl açıklardık? Bu kavramlar duygu dünyası ile ilgilidir, varlıkları yaşanmak ile anlaşılır. Yani varlıkları iç algı ile olur. Birey bu iç algıda soyut varlığın genel karakterini sezgi ile kavrayıp , onun kavramına erişir” ifadeleri bana hayata dair, dini ve pratik bilgilerin sezgi yoluyla öğrenilebileceğini ve bu yol ile bilgi edinmenin meşruluğunu düşünmeme sevk etti.
16.12.2021
Yokluk Yoktur
Önceki yazılarımın birinde varlığın var olmadığını kendime göre açıklayıp izah etmiştim. Bunu neden böyle düşündüğümü de şöyle beyan ettim; Kainatta Allah’tan başka varlık sahnesinde olmayı hak eden ve var olmaya değecek olan bir varlık yoktur. Varlık sahnesinde kendi zatıyla ezeli ve ebedi olarak var olan yegane varlık Allah’tır. O’nun haricindekileri ise ‘var’ olarak sayamayız. Buna cesaretim yoktur. Allah’tan gayrısının gerçekten var olduğunu söyleyemeyiz.
7.12.2021
Şüphe
Son birkaç aydır bilgi edinme ve bilginin doğruluğu konusunda düşünmeye başladım. Öğrendiğimiz, genel geçer bilgilerin doğruluğunu ve bunların kaynaklarının sağlamlığını kafamda bir türlü oturtamıyorum. Sanki insanın ürettiği hiçbir bilgi doğru değilmiş gibi geliyor. Dahası , beşerin ürettiği bütün bilgilerin doğrulanmaya muhtaç olduğunu düşünüyorum. Asıl sorunum ; bilgiyi masaya yatırıp doğrulayabileceğimiz kaynakların kaynaklığından ve sağlamlığından şüphe duymamdır. Bilgi edinme hususunda izlediğimiz yollar bizi mutlaka doğruya ulaştırmayabilir. Ayrıca ulaşmayı hedeflediğimiz varış noktaları yanlış olabilir. Karar kıldığımız ve hüküm verdiğimiz bilgiler doğru olmayabilir. Mesela iki kere iki neden dörttür? İki tane ikiyi yan yana getirdiğimizde neden dört etmektedir? İki ve dört nedir? Mesela varlık konusunda varlığın var olduğuna ya da olmadığına nasıl hüküm verebiliriz? Karar verici mercii nedir ve bu karar verici merciinin doğruluğunu nereden biliyoruz? Bilginin kaynağını tenkit edip doğruluğunu nasıl kanıtlayabiliriz?
Bu husus aylardır aklımı kurcalıyor. Bu problem düşünce dünyamda bir şüphe deliği açtı ve bu delik, hayatım boyunca doğruluğundan hiç şüphe etmediğim bilgileri ve bu bilgilerin kaynaklarını içine çekiyor. Bu şüphelerim genel geçer ve bilimsel bilgilerin doğruluğundan emin olamamama yol açıyor. Hatta eşyanın mahiyetini ve varlığın var olup olmadığını dahi sorguluyor, bu soruları yanıtlamaya çalışırken kullandığım yoldan ve ulaştığım cevaplardan bile şüphe duyuyorum. Bunları düşünürken de hiçbir şekilde ne düşünme şeklimden, ne de okuduğum ve kendi ürettiğim cevaplardan tatmin olabiliyorum.
1.12.2021
İmam-ı Gazâlî Vaazımızın Metni
İMAM GAZÂLÎ
DOĞUMU,
GENÇLİĞİ , NİZAMİYE MEDRESESİ
Ebû Hâmîd Muhammed El-Gazâlî , Eş’arî kelamcısı, Şafii
fakihi, mutasavvıf, filozoflara yönelttiği eleştirilerle tanınan 11. Yy yüzyil
ve 12. Yy ın başlarında yaşamış büyük İslam , düşünürüdür.
450 (1058) yılında İran’ın Horasan bölgesinde, yetiştirdiği
âlimler ve devlet adamlarıyla tanınan Tûs’ta (bugünkü Meşhed) dünyaya geldi.
Künyesi Ebû Hâmid’dir Ben Gazâle denilen bir köydenim” demiştir.
17.11.2021
Ruhun Ezeliliği Üzerine
Bu yazımızda Kastamonu Üniversitesi, İlahiyat Fakültemizin değerli hocalarından Din Felsefesi Bilim Dalı hocası Dr. Hakan Coşar beyin bir derste öğrencilerine yönelttiği ruhlarımızın geçmişte, bedenimiz zuhura ermeden var olup olmadığı sorusunu, yani ruhların ezelî olup olmadığını irdeleyeceğiz.
Ruhlarımız bizler doğmadan önceleri de var mıydı, yoksa
bizler ana rahmine düşerken mi ruhumuz üflenip, yaratılır?
Tasavvuf
Tasavvuf
Eûzu
billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm.Elhamdulilahi
rabbil âlemin vesselatu vesselâmu âlâ Rasulinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve
sahbihi ecmain.
Tasavvuf konusunu açmak için öncelikle
bu derin konunun içerisindeki bazı çok önemli terimleri açıklamamız gerekir.
Yazımızın içerisinde sıkça kullanacağımız bazı kelimelerin anlamlarını ilgili
yerlerde değil, yazımızın en başında vermeyi uygun gördük. Bu doğrultuda
tasavvufla ilgili en çok kullanılan kavramları açıklayacağız.
25.10.2021
Medet
1- Meded medet ben
gayrı cânımdan geçmişem
Yarin dem-i
müşgîn-i goncesinden geçmişem
2- Bâd-ı bahâr
eser iken genc ömrümde
Dîldârun leb
ü dîdârundan geçmişem
3- Sâkiyâ gelüp
açasun mahzûr-u meygedemüz
Serhoş iden
bâdenin günahından geçmişem
17.10.2021
17
Ol padişahum bugün bana söylemez diriga
Gönül mülkün bağçesin viran eyler diriga
Efsûn-u lebünün gedasuyum kûyunda meded
Bağumda gül-i handanûm soldu bugün diriga
"O padişahım bugün benimle konuşmaz eyvah
Gönül mülkümün bahçesini perişan eder eyvah
Muhitinde büyülü dudaklarının dilencisiyim imdad
Bağımda gülen gülüm soldu bugün eyvah"
16
Benüm bir cânânum var andan özge itimadım yok
Ol şâh kapusudur dayanduğum burûç içre endîşe yok
Diledüm meded andan varup dibine cânum yoluna serüp
Eyledi hemân kabul çün andan gayrı Dâru'l Emân yok
" Benim bir sevgilim var ki ondan başka kimseye güvenim yok
Onun kapısı sultan kapısıdır ve o kalenin burçlarının içinde endişe korku yok
Ondan yardım istedim , canımı yoluna serip onun (kapısının) dibine vardım
Beni o anda içeri kabul etti çünkü ondan başka aman kapısı yok"
15
Hasretünden canum yitirdüm yâr gel ey mehlika güzel
Mahşer günüdür ol hırâmân eyleyüp sardığun gün güzel
"Hasretinden canımı yitirdim yar gel artık ay yüzlü güzel
Salına salına gelip beni sardığın gün bana mahşer günü gibidir"
(Çünkü mahşerde canını yitirenler uyanıp tekrar hayat bulur)
14
Ger Fuzûlî cihanda bir dem vusl itse cânâ
Ol neşesinden tamam iderdi vuslat gedâsun
"Eğer Fuzuli şu dünyada bir kez sevdiğine kavuşssaydı bu vuslatın coşkusu , neşesi cihanı kaplardı da diğer kavuşma bekleyen aşıkların bile sevgiliye kavuşma arzusu dinerdi"
13
İşidün ey Aden-i devrân benim bu nizama isyanum var
Lutf-i nâdâna ve mezalim-i makama itirazum var
12
Ahmed senün üftâden olmuşdur bilürem sürûrdur sana
Müştekîn değülem amma şeydaluk gayri ziyandur bana
Asitân eyledüm her dem derviş veş canum gedâ bildüm
Vird oldu beş vakit adın amma bu dahi noksandur sana
"Ahmet senin düşkün aşığın olmuştur sevgilim bilirim ki bu sana mutluluk verir
Asla bu durumdan şikayetçi değilim ama sana kavuşamamanın divaneliği artık bana zarar veriyor
Bir dervişin kendini dünyadan soyutlayıp dergaha kendini bıraktığı gibi ben de kendimi bir dilenci gibi senin dergahının eşiğinin önüne bıraktım
Sofuların beş vakit zikir çektiği gibi ben de senin adını zikir diye çekmekteyim lakin bu bile senin için azdır "
1.10.2021
Celal Şengör'ün Allah'ı Kim Yarattı Problemi Üzerine
Prof. Dr. Celal Şengör ; katıldığı bir programda kainatı yaratan Allah'ı kimin yarattığını sorgulamaktadır. Yazıya geçmeden önce videoyu izleyiniz.
Sorulur hocam sorulur, bu
da sorulur. Aslında Şengör’ün bu söylediklerinin Kelam ilminde İsbât-ı Vâcib
alanında Teselsülün Muhaliyeti ile cevabı vardır. Bundan kısaca bahsedelim.
30.08.2021
Varlık Yoktur
Bu çalışmam yalnızca bir yorumlama ve fikir yazısıdır. İslami olarak bir dayanağı olmayabilir ve olması da gerekmez. Yazdığımız, düşündüğümüz ve yorumladığımız her şeyi İslam’a dayandırmaya çalışamayız. Belirli mezheplerin çizdiği çerçevelerden görüş beyan etmeye çalışmak bizleri o çerçevelerin içine hapseder. Analitik düşünmemizin önünü keser. Bizi kısıtlar. O yüzden belirli kalıplara sıkışıp kalmadan felsefe yapmanın ve fikir üretmenin tek mubah yolu, dinleri, fikirleri, mezhepleri ve dahi her şeyi yaratan ve onların yegâne sahibi olan Allah’a karşı gelmemekten geçer. Çünkü yüce Allah; bizlerin korktuğu ve dokunulmaması gerektiği söylenen sınırların da yaratıcısıdır.
18.07.2021
Allah'a İftira: Deizm
ALLAH’A İFTİRA: DEİZM
Bu yazımızda kendimizce düşündüğümüz ve tespit ettiğimiz kadarıyla Deizm inancının bazı hususlarını mercek altına alıp, bunları değerlendirip, sonunda Deizmin çıkmazlarını ve çelişiklerini anlatıyor olacağız.
14.07.2021
Mevlana'nın Aşka Dair Sözleri
Bu çalışmamızda Tasavvufta Aşk kitabından alıntılarla ve yer yer kendi yorumlarımızla Mevlana’nın aşk hakkında söylediklerini derledik.
Mevlana’nın Aşk Anlayışı
10.07.2021
Zevk-i Selim
Aklı başında olup öğüt , nasihat veren konumda olanlar hep derler ya ‘aklı selim ile hareket et’ veya ‘aklı selim ile düşünürsek bu işi şöyle yapmalıyız’ diye. Aslında hep ‘Selimlerden’ en büyük ve en şöhretli olan kardeşini biliyoruz. Diğer iki kardeşini unutmuşuz, göz ardı etmişiz sanki. Ağabeylerinin gölgelerinde kalmış iki tane daha ‘Selim’ vardır. Kalb-i Selim ve Zevk-i Selim.
Akl-ı Selimi bilmeyen yoktur. O doğru, analitik ve mantıklı düşünmeye verilmiş sıfattır. Kalb-i Selim nedir o halde?
Allah-u Teala Şuara Suresinin 89. ayetinde Kalb-i Selimden şöyle söz eder:
5.07.2021
Aşağılık Kompleksi Üzerine
Aşağılık Kompleksi ; toplumda yaygın olarak görünen psikolojik bir rahatsızlık olarak bilinir. Aşağılık kompleksi kişinin kendini karşısındaki kişilere göre yetersiz, beceriksiz, bilgisiz, ve eksik hissetme durumudur. Bu durumun ileri boyutları insanı hayattan soyutlamaya kadar gidebilen bir psikolojik rahatsızlık olarak tezahür edebilir. Aşağılık kompleksinin sebeplerinden birinin, kişinin çocukluğunda ebeveynleri tarafından maruz kaldıkları yeterlilik konusundaki yanlış tutumların olduğu biliniyor. Aşağılık kompleksini psikoloji literatürlerine katan ve bu kuramı geliştiren kişi bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Avusturyalı psikiyatrist Alfred Adler’dir. Adler, bütün gelişme dönemi süresince çocuğun ebeveyni ve genel dünyayla ilgili bir yetersizlik duygusu hissettiği kavramını geliştirmiştir. Bununla beraber Aşağılık kompleksinin tam aksi olan bir de Üstünlük kompleksi vardır ama buna değinmeyeceğiz.
29.04.2021
Şeyh Maşukî'nin Zina Hakkındaki Görüşü Üzerine
Şeyh İsmail Maşukî ya da Kurban İsmail , (1508-1529) 16.yüzyılda Kanuni döneminde yaşamış bir zâttır. Şeyh Maşuki'yi önemli kılan ; onun o dönemde İslam coğrafyasındaki dini yaşantıya, itikada , inanca tamamen zıt görünen görüşleridir. Ben bu yazımda Şeyh Maşukî'nin zina hakkındaki görüşü üzerine yorum yapıyor olacağım. Şeyh Maşukî zina meselesi hakkında der ki: Ey müminler! Hepimiz topraktan gelmedik mi? Topraktan geldiysek kadınımız da bir erkeğimiz de bir. Öyle ise toprağın toprağa değmesinde ne sakınca vardır? Bunun neresi haramdır?
9.08.2020
11-
Bana gülün aşkı gerekmez
Gülün de bir sevdiği vardır
Bülbül ile güle aşkı veren
Bir sahib-i aşk vardır.
14.01.2020
10-Mahpeyker
Burhân say viranı bak mugrem kem demde yaştadır
Sorma halim çün tesellim laftadır
Hali nola zebunun çün akıbeti dârdadır
9.11.2019
8 ~ Ihlamurlar ~
Bülbül ıhlamura değil yalnız güle hasret~
Ne ıhlamurun baharı yarar aşık bülbüle ~
Ne de ıhlamur güzel kokar , gonca gül kadar ~
Ne de kanatamaz ıhlamurlar gülün bülbülü kanattığı kadar ~
Lâl-i gülfeminden olduğundan akan kan~
Şikayet etmez bülbül , zira aşka şifa derde deva bu kan~
Bundan övünür , şikayet etmez bülbül zira; ~
Bu can , bu kan , bu cefa ; hepsi burhân ~
Marifet mâşuku rüyada görmek değil dost ;
Marifet mâşukun rüyasına girebilmek.
Senin gönül yangınının alevi sevdiğine sıçrayıp
onun da yüreğine kor düşüremezse eğer ; ya
sen aşık değilsin hakikaten ya da o mâşuk
değildir ezelden.
25.10.2019
7- Rüşt-i gönül
Bilmedin o batînidir aşk-i rüşte eren
Bir değil bin divan az imiş nazar-i sînende
Yetseydi eğer düşmezdim ben bunca derde
O denli nadidedir gülizarın verd-i âlası
Layık değildir sana şîr-ül aşkın bülbülî nevası
26.05.2019
6 ~ Hicv-ül nefsî ~
Husul-i maksudun olan ahuyu alasın
Cennet i âlayı görmeyesin , kahrı perişan olasın
1.05.2019
5 ~Sen~
Elbet hüsrandır cana gördüm ki bu acem yayıdır gerdiğin ardında sen
Mahpeykerim , mah-ı münevverim , maşukum , handânım sen
Rânâm , canrübam ulaştı lal-i gülfeminden aşkın nevâsı anladım sen
Ağyar bilip kahrı perişan eyleme beni , ağyardan eftaldir ahmed çün acizdir senden
29.04.2019
4 ~Sîne-i katre~
Verd-i harın çattı hançer gibi soldurdu beni
Hergîz zarar degil gözlerin hem kana hem câna
Cürmün çok bilmeden kalbim yanılttı beni
Burhanıdur bu yaşlar , vefzayı celh etti kâna
3 ~Bülbül-ü hüda~
Gül içün öten bîvefa hem dem-i devrân imiş
Gerçi bülbül-ü hûdâ âlem-i fanîye dembest imiş
28.04.2019
2 ~Hüdaya zebun~
1 ~Alem gözlerine feda~
Bir bende-i pir-i aşkus, ol âlem gözlerine fedâ
Acûl ettin ahmedi yoluna zebun-u hizan
Kim ola senden gayrı aciz meşküme deva?