Prof. Dr. Celal Şengör ; katıldığı bir programda kainatı yaratan Allah'ı kimin yarattığını sorgulamaktadır. Yazıya geçmeden önce videoyu izleyiniz.
Sorulur hocam sorulur, bu
da sorulur. Aslında Şengör’ün bu söylediklerinin Kelam ilminde İsbât-ı Vâcib
alanında Teselsülün Muhaliyeti ile cevabı vardır. Bundan kısaca bahsedelim.
Vacib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yani Cenab-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru silsile halinde sonsuza kadar gider. O halde bu sorunun mahiyeti muhale, yani imkansızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz. Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim: On-on beş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan her birini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez.
Ama madem ki ateist zihniyet ; Kelam ilminin cevaplarını İslami olduğu gerekçesiyle reddediyor , yani dinsizin dini fikirlerle ikna olmadığını , bunun yetersiz olduğunu söylüyor , o halde Şengör’ün bu söylediklerine dinden bağımsız bir şekilde mantıkla ve kendilerinin buyurduğu üzere kafayı kullanarak cevap verelim.
Tanrının tanrılığını kabul ettikten sonra ondan ötesini sormak hatalıdır. Çünkü bu kategorik bir yanlıştır. Tanrılık sıfatının anlamını yok saymaktır, üzerinden atlamaktır. Tanrı kavramını kabul ettiysen , bu kabulünün içinde Onun bütün sıfatları da vardır ve sen o sıfatları da kabul etmiş olursun. Bu sıfatların içerisinde yaratılmayan , yalnızca yaratan sıfatı da vardır. Tanrı kavramının varlığını kabul ettiğini var sayıp akabinde peki ama onu kim yarattı diye sormak ; bir önceki sorudaki kainatı yaratanın Tanrı olduğu cevabını yanlış anlamaktır. Burada dikkat çekmek istediğim husus ‘onu kim yarattı?’ şeklindeki silsileli soru cevap diyalogunda yaratan-yaratılan ilişkisidir. Kainatı kim yarattı sorusunda evvela dünyanın yaratılmış olduğunu kabul etmiş oluruz. Dolayısıyla kainatın bir yaratıcısı olduğunu kabul etmiş oluyoruz. Öyle ya , yaratılan bir nesne varsa onun yaratıcısı da olmalıdır. Bundan sonraki soruda ise Şengör ; tanrıyı kim yarattı diye sormaktadır. Yukarıda tanımladığımız soru cevap niteliklerine göre Şengör aslında yaratıcıyı kim yarattı diye sormaktadır. Yaratıcıyı kim yarattı demek Tanrı’nın yaratıcılık özelliğini reddedip , yaratıcılık niteliğini Tanrı’nın elinden alıp onu Tanrı’dan daha yüce bir varlığa izafe etmektir. İşte bu tamamen saçmalıktır. Ne literatürde ne de başka bir yerde tanrıdan üstün bir kavram yoktur .Çünkü tanrı ; “evrenin ve her şeyin yaratıcısı, koruyucusu, yöneticisi olduğuna ve birliğine inanılan yüce varlık, yaratan” manasına gelmektedir. Bu noktada sayın Şengör tanrıyı reddetmek için tanrının yaratıcılık sıfatının üstünü çizip bu niteliği karşılayan tanrıdan daha büyük bir kavram , daha ileri bir varlık aramaktadır.
Diyelim ki Celal hocanın aradığı
varlık var ve sorduğu bu soru ışığında o
varlığı bulduk. O zaman sayın Şengör bu cevaptan tatmin olup yaratıcının varlığına ve birliğine inanacak
mıdır? Hiç sanmıyorum. Onun da
yaratıcısını soracaktır , ve bir sonrakinin de… Bu böyle sonsuza kadar
gidecektir . Celal Şengör ; cevabı olmayan , daha doğrusu mutlak cevabı tanrı
olan bir soruyu tanrının da dışına taşırmaya çalışmaktadır. Mantıksal düzlemde
baktığımız zaman bu yaklaşımın bizi bir yere götürmeyeceği aşikardır. Bizce
Celal hoca tanrıyı böyle , mantığa tamamen aykırı ve sonu olmayan cevaplar arayarak reddedeceğine ilk evvela sorduğu soruların ulaştığı
cevabı kabul edip tanrıyı öyle reddetmelidir. Çünkü laf ebeliğiyle mantık
dışına çıkan sorularla tanrıyı
reddetmeye çalışırsan , özenti ateistleri memnun edip inançlıları da böyle mantıksız sorularla susturursan, başka laf ebeleri de gelir seni sorularının
yanlışlığıyla susturur. Zannımızca bunu da en iyi yapabileceklerden biri Prof. Dr. Caner Taslaman hocadır. Celal hoca , dini ve tanrıyı ilahiyat düzleminde
reddedebilir lakin mantık ve felsefe düzleminde reddedemez. Çünkü tanrıyı
mantık ile reddettiğini sanmadan önce ilk evvela sorularının mantıklı ve cevaplanabilir olması
gerekir. Hocamızın inandığı ve inanmadığı değerleri savunurken kullandığı
argümanların antitezleri felsefede ve mantıkta mevcuttur.
Umarım bir
İlahiyatçı ve Edebiyatçı olarak yeterince kafayı kullanmışızdır…
Emeğine sağlık
YanıtlaSilBunun için teselsülün iptali kuralı gerekli.
YanıtlaSil