1.10.2021

Celal Şengör'ün Allah'ı Kim Yarattı Problemi Üzerine

Prof. Dr. Celal Şengör ; katıldığı bir programda kainatı yaratan Allah'ı kimin yarattığını sorgulamaktadır. Yazıya geçmeden önce videoyu izleyiniz.




 Sorulur hocam sorulur, bu da sorulur. Aslında Şengör’ün bu söylediklerinin Kelam ilminde İsbât-ı Vâcib alanında Teselsülün Muhaliyeti ile cevabı vardır. Bundan kısaca bahsedelim.

 


 Vacib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yani Cenab-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru silsile halinde sonsuza kadar gider. O halde bu sorunun mahiyeti muhale, yani imkansızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz. Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim: On-on beş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan her birini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez. 

 Risaleajans’tan….

 

  Ama madem ki ateist zihniyet ; Kelam ilminin cevaplarını İslami olduğu gerekçesiyle reddediyor , yani dinsizin dini fikirlerle ikna olmadığını , bunun yetersiz olduğunu söylüyor , o halde Şengör’ün bu söylediklerine dinden bağımsız bir şekilde mantıkla ve kendilerinin buyurduğu üzere kafayı kullanarak cevap verelim.

 

 

  Tanrının tanrılığını kabul ettikten sonra ondan ötesini sormak hatalıdır. Çünkü bu kategorik bir yanlıştır. Tanrılık sıfatının anlamını yok saymaktır, üzerinden atlamaktır. Tanrı kavramını kabul ettiysen , bu kabulünün  içinde Onun bütün sıfatları da vardır ve sen o sıfatları da kabul etmiş olursun. Bu sıfatların içerisinde yaratılmayan , yalnızca yaratan sıfatı da  vardır. Tanrı kavramının varlığını kabul ettiğini var sayıp akabinde peki ama onu kim yarattı diye sormak ; bir önceki sorudaki kainatı yaratanın  Tanrı olduğu  cevabını yanlış anlamaktır. Burada dikkat çekmek istediğim husus ‘onu kim yarattı?’ şeklindeki silsileli soru cevap diyalogunda yaratan-yaratılan ilişkisidir. Kainatı kim yarattı sorusunda evvela dünyanın yaratılmış olduğunu kabul etmiş oluruz. Dolayısıyla kainatın bir yaratıcısı olduğunu kabul etmiş oluyoruz. Öyle ya , yaratılan bir nesne varsa onun yaratıcısı da olmalıdır. Bundan sonraki soruda ise Şengör ; tanrıyı kim yarattı diye sormaktadır. Yukarıda tanımladığımız  soru cevap niteliklerine göre Şengör aslında yaratıcıyı kim yarattı diye sormaktadır. Yaratıcıyı kim yarattı demek Tanrı’nın yaratıcılık özelliğini reddedip , yaratıcılık niteliğini Tanrı’nın elinden alıp onu Tanrı’dan daha yüce bir varlığa izafe etmektir. İşte bu tamamen saçmalıktır. Ne literatürde ne de başka bir yerde tanrıdan üstün bir kavram yoktur .Çünkü tanrı ; “evrenin ve her şeyin yaratıcısı, koruyucusu, yöneticisi olduğuna ve birliğine inanılan yüce varlık, yaratan” manasına gelmektedir. Bu noktada sayın Şengör tanrıyı reddetmek için tanrının yaratıcılık sıfatının üstünü çizip bu niteliği karşılayan tanrıdan daha büyük bir kavram , daha ileri bir varlık  aramaktadır. 


 

Diyelim ki Celal hocanın aradığı varlık var ve sorduğu bu soru  ışığında o varlığı bulduk. O zaman sayın Şengör bu cevaptan tatmin olup  yaratıcının varlığına ve birliğine inanacak mıdır? Hiç sanmıyorum.  Onun da yaratıcısını soracaktır , ve bir sonrakinin de… Bu böyle sonsuza kadar gidecektir . Celal Şengör ; cevabı olmayan , daha doğrusu mutlak cevabı tanrı olan bir soruyu tanrının da dışına taşırmaya çalışmaktadır. Mantıksal düzlemde baktığımız zaman bu yaklaşımın bizi bir yere götürmeyeceği aşikardır. Bizce Celal hoca tanrıyı böyle , mantığa tamamen aykırı ve sonu olmayan cevaplar arayarak reddedeceğine ilk evvela sorduğu soruların ulaştığı cevabı kabul edip tanrıyı öyle reddetmelidir. Çünkü laf ebeliğiyle mantık dışına çıkan sorularla  tanrıyı reddetmeye çalışırsan , özenti ateistleri memnun edip inançlıları da böyle mantıksız sorularla  susturursan,  başka laf ebeleri de gelir seni sorularının yanlışlığıyla susturur. Zannımızca bunu da en iyi yapabileceklerden biri Prof. Dr. Caner Taslaman hocadır. Celal hoca , dini ve tanrıyı ilahiyat düzleminde reddedebilir lakin mantık ve felsefe düzleminde reddedemez. Çünkü tanrıyı mantık ile reddettiğini sanmadan önce ilk evvela sorularının mantıklı ve cevaplanabilir olması gerekir. Hocamızın inandığı ve inanmadığı değerleri savunurken kullandığı argümanların antitezleri felsefede ve mantıkta mevcuttur. 

 


Umarım bir İlahiyatçı ve Edebiyatçı olarak yeterince kafayı kullanmışızdır…

 

 

 

2 yorum:

Gerek