20.12.2021

Bir Bilgi Edinme Yöntemi Olan Sezgi Üzerine Kısa Bir Görüş

 

Bilginin Serüveni kitabının 22. Sayfasında geçen soyut kavramların algıyla tanımlanması meselesi dikkatimi çekti. Kitapta geçen “Eğer bir sınıfın bireylerindeki ortak özellikleri belirterek genelleyerek onların kavramını çıkarmış olsaydık o halde özgürlük ve adalet gibi soyut kavramların oluşumunu nasıl açıklardık? Bu kavramlar duygu dünyası ile ilgilidir, varlıkları yaşanmak ile anlaşılır. Yani varlıkları iç algı ile olur. Birey bu iç algıda soyut varlığın genel karakterini sezgi ile kavrayıp , onun kavramına erişir” ifadeleri bana hayata dair, dini ve pratik bilgilerin sezgi yoluyla öğrenilebileceğini ve bu yol ile bilgi edinmenin meşruluğunu düşünmeme sevk etti. 

16.12.2021

Yokluk Yoktur

 

Önceki yazılarımın birinde varlığın var olmadığını kendime göre açıklayıp izah etmiştim. Bunu neden böyle düşündüğümü de şöyle beyan ettim; Kainatta Allah’tan başka varlık sahnesinde olmayı hak eden ve var olmaya değecek olan bir varlık yoktur. Varlık sahnesinde kendi zatıyla ezeli ve ebedi olarak var olan yegane varlık Allah’tır. O’nun haricindekileri  ise ‘var’ olarak sayamayız. Buna cesaretim yoktur. Allah’tan gayrısının gerçekten var olduğunu söyleyemeyiz.

7.12.2021

Şüphe

 

Son birkaç aydır bilgi edinme ve bilginin doğruluğu konusunda düşünmeye başladım. Öğrendiğimiz, genel geçer bilgilerin doğruluğunu ve bunların kaynaklarının sağlamlığını kafamda bir türlü oturtamıyorum. Sanki insanın ürettiği hiçbir bilgi doğru değilmiş gibi geliyor. Dahası , beşerin ürettiği bütün bilgilerin doğrulanmaya muhtaç olduğunu düşünüyorum. Asıl sorunum ; bilgiyi masaya yatırıp doğrulayabileceğimiz kaynakların kaynaklığından ve sağlamlığından şüphe duymamdır. Bilgi edinme hususunda izlediğimiz yollar bizi mutlaka doğruya ulaştırmayabilir. Ayrıca ulaşmayı hedeflediğimiz varış noktaları  yanlış olabilir. Karar kıldığımız ve hüküm verdiğimiz bilgiler doğru olmayabilir. Mesela iki kere iki neden dörttür? İki tane ikiyi yan yana getirdiğimizde neden dört etmektedir? İki ve dört nedir? Mesela  varlık konusunda varlığın var olduğuna ya da olmadığına nasıl hüküm verebiliriz? Karar verici mercii nedir ve bu karar verici merciinin doğruluğunu nereden biliyoruz? Bilginin kaynağını tenkit edip doğruluğunu nasıl kanıtlayabiliriz?

Bu husus aylardır aklımı kurcalıyor. Bu problem düşünce dünyamda  bir şüphe deliği açtı ve bu delik,  hayatım boyunca doğruluğundan hiç şüphe etmediğim bilgileri ve bu bilgilerin kaynaklarını içine çekiyor. Bu şüphelerim  genel geçer ve bilimsel bilgilerin doğruluğundan emin olamamama yol açıyor. Hatta eşyanın mahiyetini ve varlığın var olup olmadığını dahi sorguluyor,  bu soruları yanıtlamaya çalışırken kullandığım yoldan ve ulaştığım cevaplardan bile şüphe duyuyorum. Bunları düşünürken de hiçbir şekilde ne düşünme şeklimden, ne de okuduğum ve kendi ürettiğim cevaplardan tatmin olabiliyorum. 


1.12.2021

İmam-ı Gazâlî Vaazımızın Metni


                                                               İMAM GAZÂLÎ

 

                                DOĞUMU, GENÇLİĞİ , NİZAMİYE MEDRESESİ

 

Ebû Hâmîd Muhammed El-Gazâlî , Eş’arî kelamcısı, Şafii fakihi, mutasavvıf, filozoflara yönelttiği eleştirilerle tanınan 11. Yy yüzyil ve 12. Yy ın başlarında yaşamış büyük İslam , düşünürüdür.

 

450 (1058) yılında İran’ın Horasan bölgesinde, yetiştirdiği âlimler ve devlet adamlarıyla tanınan Tûs’ta (bugünkü Meşhed) dünyaya geldi. Künyesi Ebû Hâmid’dir Ben Gazâle denilen bir köydenim” demiştir.

17.11.2021

Ruhun Ezeliliği Üzerine

Bu yazımızda Kastamonu Üniversitesi, İlahiyat Fakültemizin değerli hocalarından Din Felsefesi Bilim Dalı hocası Dr. Hakan Coşar beyin bir derste öğrencilerine yönelttiği ruhlarımızın geçmişte, bedenimiz zuhura ermeden var olup olmadığı sorusunu, yani ruhların ezelî olup olmadığını irdeleyeceğiz.

 

Ruhlarımız  bizler doğmadan önceleri de var mıydı, yoksa bizler ana rahmine düşerken mi ruhumuz üflenip, yaratılır?

 

Tasavvuf

 

                                               Tasavvuf

 

 

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm.Elhamdulilahi rabbil âlemin vesselatu vesselâmu âlâ Rasulinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmain.

 

 

Tasavvuf konusunu açmak için öncelikle bu derin konunun içerisindeki bazı çok önemli terimleri açıklamamız gerekir. Yazımızın içerisinde sıkça kullanacağımız bazı kelimelerin anlamlarını ilgili yerlerde değil, yazımızın en başında vermeyi uygun gördük. Bu doğrultuda tasavvufla ilgili  en çok kullanılan kavramları açıklayacağız.

 

25.10.2021

Medet

 

1- Meded medet ben gayrı cânımdan geçmişem

     Yarin dem-i müşgîn-i goncesinden geçmişem

 

2- Bâd-ı bahâr eser iken genc ömrümde

    Dîldârun leb ü dîdârundan  geçmişem

 

3- Sâkiyâ gelüp açasun mahzûr-u meygedemüz

    Serhoş iden bâdenin günahından geçmişem

 

17.10.2021

17

 Ol padişahum bugün bana söylemez diriga

Gönül mülkün bağçesin viran eyler diriga

Efsûn-u lebünün gedasuyum kûyunda meded

Bağumda gül-i handanûm soldu bugün diriga


"O padişahım bugün benimle konuşmaz eyvah

Gönül mülkümün bahçesini perişan eder eyvah

Muhitinde büyülü dudaklarının dilencisiyim imdad

Bağımda gülen gülüm soldu bugün eyvah"

16

Benüm bir cânânum var andan özge itimadım yok

Ol şâh kapusudur dayanduğum burûç içre endîşe yok

Diledüm meded andan varup dibine cânum yoluna serüp

Eyledi hemân kabul çün andan gayrı Dâru'l Emân yok



" Benim bir sevgilim var ki ondan başka kimseye güvenim yok 

Onun kapısı sultan kapısıdır ve o kalenin burçlarının içinde endişe korku yok

Ondan yardım istedim , canımı yoluna serip onun (kapısının) dibine vardım

Beni o anda içeri kabul etti çünkü ondan başka aman kapısı yok" 

15

 Hasretünden canum yitirdüm yâr gel ey mehlika güzel

Mahşer günüdür ol hırâmân eyleyüp sardığun gün güzel



"Hasretinden canımı yitirdim yar gel artık ay yüzlü güzel

Salına salına gelip beni sardığın gün bana mahşer günü gibidir"


(Çünkü mahşerde canını yitirenler uyanıp tekrar hayat bulur) 

14

Ger Fuzûlî cihanda bir dem vusl itse cânâ

Ol neşesinden tamam iderdi vuslat gedâsun


"Eğer Fuzuli şu dünyada bir kez sevdiğine kavuşssaydı bu vuslatın coşkusu , neşesi cihanı kaplardı da diğer kavuşma bekleyen aşıkların bile sevgiliye kavuşma arzusu dinerdi"

13

 İşidün ey Aden-i devrân benim bu nizama isyanum var 

 Lutf-i nâdâna ve mezalim-i makama itirazum var

12

 

Ahmed senün üftâden olmuşdur bilürem sürûrdur sana

Müştekîn değülem amma şeydaluk gayri ziyandur bana

Asitân eyledüm her dem derviş veş canum gedâ bildüm

Vird oldu beş vakit adın amma bu dahi noksandur sana



"Ahmet senin düşkün aşığın olmuştur sevgilim bilirim ki bu sana mutluluk verir

Asla bu durumdan şikayetçi değilim ama sana kavuşamamanın divaneliği artık bana zarar veriyor

Bir dervişin kendini dünyadan soyutlayıp dergaha kendini bıraktığı gibi ben de kendimi bir dilenci gibi senin dergahının eşiğinin önüne bıraktım

Sofuların beş vakit zikir çektiği gibi ben de senin adını zikir diye çekmekteyim lakin bu bile senin için azdır "

1.10.2021

Celal Şengör'ün Allah'ı Kim Yarattı Problemi Üzerine

Prof. Dr. Celal Şengör ; katıldığı bir programda kainatı yaratan Allah'ı kimin yarattığını sorgulamaktadır. Yazıya geçmeden önce videoyu izleyiniz.




 Sorulur hocam sorulur, bu da sorulur. Aslında Şengör’ün bu söylediklerinin Kelam ilminde İsbât-ı Vâcib alanında Teselsülün Muhaliyeti ile cevabı vardır. Bundan kısaca bahsedelim.

 

30.08.2021

Varlık Yoktur

 

     Bu çalışmam yalnızca bir yorumlama ve fikir yazısıdır. İslami olarak bir dayanağı olmayabilir ve olması da gerekmez. Yazdığımız, düşündüğümüz ve yorumladığımız her şeyi İslam’a dayandırmaya çalışamayız. Belirli mezheplerin çizdiği çerçevelerden görüş beyan etmeye çalışmak bizleri o çerçevelerin içine hapseder. Analitik düşünmemizin önünü keser. Bizi kısıtlar. O yüzden belirli kalıplara sıkışıp kalmadan felsefe yapmanın ve fikir üretmenin tek mubah yolu, dinleri, fikirleri, mezhepleri ve dahi her şeyi yaratan ve onların yegâne sahibi olan Allah’a karşı gelmemekten geçer. Çünkü yüce Allah; bizlerin korktuğu ve dokunulmaması gerektiği söylenen sınırların da yaratıcısıdır. 

18.07.2021

Allah'a İftira: Deizm

                 ALLAH’A İFTİRA: DEİZM


   Bu yazımızda kendimizce düşündüğümüz ve tespit ettiğimiz kadarıyla Deizm inancının bazı hususlarını mercek altına alıp, bunları değerlendirip, sonunda  Deizmin çıkmazlarını ve çelişiklerini  anlatıyor olacağız. 


14.07.2021

Mevlana'nın Aşka Dair Sözleri

 Bu çalışmamızda Tasavvufta Aşk kitabından alıntılarla ve yer yer kendi yorumlarımızla Mevlana’nın aşk hakkında söylediklerini derledik.

 

                       Mevlana’nın Aşk Anlayışı

10.07.2021

Zevk-i Selim

   Aklı başında olup öğüt , nasihat veren konumda olanlar hep derler ya ‘aklı selim ile hareket et’ veya ‘aklı selim ile düşünürsek bu işi şöyle yapmalıyız’ diye. Aslında hep ‘Selimlerden’ en büyük ve en şöhretli olan kardeşini biliyoruz. Diğer iki kardeşini unutmuşuz, göz ardı etmişiz sanki. Ağabeylerinin gölgelerinde kalmış iki tane daha ‘Selim’ vardır. Kalb-i Selim ve Zevk-i Selim.

 Akl-ı Selimi bilmeyen yoktur. O doğru, analitik ve mantıklı düşünmeye verilmiş sıfattır. Kalb-i Selim nedir o halde?

Allah-u Teala Şuara Suresinin 89. ayetinde Kalb-i Selimden şöyle söz eder:

 

5.07.2021

Aşağılık Kompleksi Üzerine

                                                          

   Aşağılık Kompleksi ; toplumda yaygın olarak görünen psikolojik bir rahatsızlık olarak bilinir. Aşağılık kompleksi kişinin kendini karşısındaki kişilere göre yetersiz, beceriksiz, bilgisiz, ve eksik hissetme durumudur. Bu durumun ileri boyutları insanı hayattan soyutlamaya kadar gidebilen bir psikolojik rahatsızlık olarak tezahür edebilir. Aşağılık kompleksinin sebeplerinden birinin, kişinin çocukluğunda ebeveynleri tarafından maruz kaldıkları yeterlilik konusundaki yanlış tutumların olduğu biliniyor. Aşağılık kompleksini psikoloji literatürlerine katan ve bu kuramı geliştiren kişi bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Avusturyalı psikiyatrist Alfred Adler’dir. Adler, bütün gelişme dönemi süresince çocuğun ebeveyni ve genel dünyayla ilgili bir yetersizlik duygusu hissettiği kavramını geliştirmiştir. Bununla beraber Aşağılık kompleksinin tam aksi olan bir de Üstünlük kompleksi vardır ama buna değinmeyeceğiz.

 

29.04.2021

Şeyh Maşukî'nin Zina Hakkındaki Görüşü Üzerine

 Şeyh İsmail Maşukî ya da Kurban İsmail , (1508-1529) 16.yüzyılda Kanuni döneminde yaşamış bir zâttır. Şeyh Maşuki'yi önemli kılan ; onun o dönemde İslam coğrafyasındaki dini yaşantıya, itikada , inanca tamamen zıt görünen görüşleridir. Ben bu yazımda Şeyh Maşukî'nin zina hakkındaki görüşü üzerine yorum yapıyor olacağım. Şeyh Maşukî  zina meselesi hakkında der ki: Ey müminler! Hepimiz topraktan gelmedik mi? Topraktan geldiysek kadınımız da bir erkeğimiz de bir. Öyle ise toprağın toprağa değmesinde ne sakınca vardır? Bunun neresi haramdır?  

Gerek